İnsanın İradesi ve Kader

KADER İNANCI

İnsanın akıllı ve irade sahibi olması davranışlarından sorumlu olması anlamına gelir. Bu yüzden kader; insanın akıl ve sorumluluk sahibi olmasıyla yakından ilgilidir.

Allah’ın (c.c.) insana verdiği en büyük nimetlerden biri olan akıl, insanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliktir. İnsan, aklı sayesinde düşünür, araştırma yapar, mutlu olmak ve hayatı kolaylaştırmak için çalışır, üretimde bulunur. Sanayi ve teknoloji alanlarında yeni icatlar ortaya koyar. Bunların yanında sanatsal ve kültürel çalışmalar yapar. Bütün bunlar insanın akıllı bir varlık olmasının sonucudur.

İnsan, aklını kullanarak seçimlerde bulunur. Aklı sayesinde iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt edebilir. Hak ile batıl arasındaki ayrımı fark eder. İslam dinine göre Allah’ın (c.c.) emir, yasak ve öğütlerine insanın muhatap olmasının sebebi, onun akıl ve irade sahibi olmasıdır. Akıllı olmanın insana yüklediği sorumluluk
Kur’an-ı Kerim’de şöyle dile getirilmiştir: “Bu Kur’an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara bir bildiridir.” Ayrıca düşünmenin ve aklımızı kullanmanın önemi, Kur’an-ı Kerim’de, “… Aklınızı kullanmıyor musunuz?”, “Hiç düşünmüyor
musunuz?” şeklinde bir çok ayette vurgulanmaktadır.

Sorumluluk; bir kimsenin verdiği kararların sonuçlarını üstlenmesi, yaptığı ya da yapması gerekirken yapmadığı işlerden dolayı hesap vermek zorunda olmasıdır. İnsan aklı ve iradesi sebebiyle tercihlerinde özgürdür ve bu tercihler sonucu ortaya çıkan durumlardan da sorumludur. Bu durum, Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “Kim iyi bir iş yaparsa faydası kendisinedir ve kim kötülükte bulunursa zararı kendisinedir…” Bu yönüyle kaderin ahiret inancıyla da yakından ilgisi vardır. Bu dünyada yapılanların neticeleriyle ahirette karşılaşılacağı Kur’an-ı Kerim’de, “… Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.” şeklinde vurgulanmaktadır.

Allah (c.c.), insanı akıllı bir varlık olarak
yaratmış ve ona seçme ve tercihte bulunma imkânı sağlayan irade vermiştir. İnsan davranışları zorunlu ve seçime dayalı olmak üzere iki kısımdır. Yazı yazmak, oturmak, kalkmak, çalışmak, namaz kılmak, iyi veya kötü davranışta bulunmak özgür irademizle seçerek yaptığımız davranışlardandır. Kişinin bu sorumluluk alanına cüzî irade denir. Ancak insanın iradesinin dışında olan şeyler de vardır. Kalbimizin çalışması, nefes alıp verişimiz, midemizin yiyecekleri sindirimi irademiz dışında gerçekleşir. Ne zaman, nerede, hangi anneden doğacağımıza; hangi ırktan olacağımıza biz karar veremeyiz. Göz rengimiz, ten rengimiz, saç rengimiz bütün bunlar bizim irademiz dışında Yüce Allah’ın takdiri ile gerçekleşir. Bu alana ise küllî irade denir. Allah’ın (c.c.) küllî iradesi aynı zamanda cüzî irade dediğimiz insan iradesini de kuşatmıştır. Dolayısıyla insan, kendi iradesi ve seçimi dışında başına gelen durumlardan sorumlu değildir.

Allah’ın (c.c.) iradesi küllî olduğu gibi ilmi de her şeyi kuşatır ve sonsuzdur. İnsanın iradesi de ilmi de cüzî ve sınırlıdır. İnsanın ilmi ve bilgisi görünen âlemdeki sebep sonuç ilişkileri kapsamındadır. Oysa Allah’ın (c.c.) ilmi hem görünen âlemi hem de görünmeyen (gayb) âlemini kuşatır.

Yüce Allah insana tercihlerini doğru bir şekilde yapması için rehber olmak üzere peygamberler ve ilahî kitaplar göndermiştir. Bütün bu imkânları insana bahşeden Allah (c.c.), onun seçimlerini de özgür iradesine bırakmıştır. Bu konu, İnsan suresinin 3. ayetinde şöyle dile getirilmiştir: “Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik. İster şükredici olsun ister nankör.” Bu bilinçle hareket eden insan “Kaderim böyleymiş, ne yapsam boş!” gibi söylemlerle sorumluluktan kurtulamayacağını bilmelidir. Aklını ve iradesini doğru yönde kullanmalı; yapacağı işlerin hayır mı şer mi olduğunun, tercihlerinin onu cezaya mı yoksa mükâfata mı götüreceğinin hesabını yapmalıdır. Özgürlükle sorumluluk arasında doğrudan bir ilişki olduğunu unutmamalıdır.

İrade: Yapmak veya yapmamak, işte tüm mesele!

İnsanlar neden başına gelenler için Allah yazdı da oldu derler?
Yaptıklarının sorumluluğunu almak istemiyor olmasınlar!