Namaz İbadeti ve Önemi

NAMAZ

Namaz dilimize Farsça’dan gelmiş bir kelimedir. Namazın Arapça karlşılığı salâttır. Salât; sözlükte, dua, istiğfar ve övgü manalarına gelir.

Dinî bir terim olarak salât; İslam’ın beş temel esaslarından biri olup, belli eylemleri ve rükunleri olan özel bir ibadettir. Namaz; içerisinde kıyam, kıraat, secde, zikir, tesbih, tekbir ve dua gibi her biri ayrı ayrı bir alt ibadet olan unsurları içerisinde bulunduran önemli ve mükemmel bir ibadettir.

Namaz, insana daima yaratanı hatırlatan, amellerin en mükemmeli olan ve Allah’a da en sevimli bir ibadettir. O nedenle “Namaz, dinin direği ve müminin miracıdır.” (Tirmizî, İman, 8)

Nitekim Peygamberimiz “Namaz dinin direğidir. Kim namazı kılarsa dinini ihya eder. Kim de namazı terk ederse dini imha eder.” buyurmuştur. Süleyman Çelebi de “Mevlit” ismi ile şöhret bulan “Vesiletü’n Necat” isimli eserinde “Sen ki miraç eyledin ettin niyaz, ümmetinin miracını kıldım namaz, her kim ki bu namazı kılalar, cümle gök ehli sevabı alalar” demiştir. Dinin direği olan namazı kılan dinini ihya eder. Yani şahsî olarak dinî vazifelerinin en büyüğünü yapmış olur. Gafletten kurtulmuş, iradesine hakim olmuş, şeytana ve nefsine karşı galip gelmiş olur. Toplum içinde dindar bir kişi olarak tanınır. Aile ve toplum içinde özenilen ve örnek alınan kişi olmakla başka insanlarında musalli ve dindar olmalarına sebep olarak cemiyette dinin direğinin güçlenmesine vesile olmuş olur.

Namaz; Allah’ın en mükemmel birşekilde zikredilmesini sağlar, kalplere sorumluluk duygusunun yerleşmesini sebep olur.Namaz,ötülük, isyan ve tuğyanla insanın arasında bir engeldir. İnsanı her türlü fenalıktan ve itaatsizlikten korur. Namaz insanı, hem maddî hem de manevî kirlerden arındırır. Kişinin manevî kirlerden arınması olan “abdest” namazın, namazda cennetin anahtarıdır. Namaz müminin; kalıbı ve kalbiyle yaratanın emrine amade olması ve secdesinde Allah’a en fazla yaklaştığı ibadeidir.(Müslim, Salât, 215)

Namaz, Kur’an-ı Kerim’de en fazla zikredilen benzersiz bir ibadettir. Kişiye huzur ve güven, aileye de mutluluk sağlar. Toplumda birlik, beraberlik ve kaynaşma unsurudur. Kişi namazla miraca yükselir. Namazla huzur bulan müminler, beş vakit namazlarda, Cuma namazlarında, bayram ve teravih namazlarında, camilere aynı gaye ile koşarak, aynı heyecanla huzur-u ilahide saf tutarak ve birlikte miraca yükselerek güçlü ve sarsılmaz bir topluluk oluştururlar.

İlahi emirlerle mükellef olan bireyleri namaz kılan aileler, mutlu ve bahtiyardırlar. Namaz onların arasında karşılıklı sevgi ve saygının oluşup, yaşanmasına sebep olur. Çünkü onların yaşadığı ev Peygamber tarifiyle dünyanın cennetidir. Onun için Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de Tâhâ Suresi’nin 132. Ayeti’nde mealen; “Ailenin fertlerine namaz kılmalarını emret, kendinde namaz kılmaya sabırla devam et” buyurmaktadır.

Aile reisleri, aile fertlerini dünya ve ahiret şerlerinden korumaktan dinen sorumludurlar. Bu korumanın en güzel yolu da, aile bireylerinin namaz kılmalarını oruç tutmalarını sağlamakla olur. Bu iki ibadette mümini şeytanın şerrinden koruyan bir siperdir, bir kalkandır.

Bedenî ibadetlerden birisi olan namaz, Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetlerine malî bir ibadet olan zekatla birlikte; “Namazını dosdoğru kılın, zekatınızı eksiksiz verin” şeklinde geçmektedir. Namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmek dinen iyi sayılan amellerdir. İyilikler ise kötülükleri giderir. Kur’an’da; “Gündüzün iki tarafında, gecenin de yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl, çünkü güzellikler/iyilikler, kötülükler/çirkinlikleri giderir. Bu ise iyi düşünenlere bir öğüttür.” buyrulmaktadır. (Hud suresi,114) İnsanı, işi, ticareti, mesleği sanatı ve diğer dünyevi meşguliyetleri namaz kılmaktan alıkoymamalıdır. Çünkü böyle insanlar, Kur’an-ı Kerim de övülmektedirler. Nitekim Nur Suresi’nin 37. ayetinde mealen; “Öyle insanlar vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alışveriş (dünya meşguliyeti) Allah’ı anmaktan, dosdoğru namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin dehşetle döneceği günden, kıyamet gününden korkarlar” buyrulmaktadır.

Namaz bedeni ibadetlerden birisidir. Bütün Peygamberler namaz kılmakla emrolunmuşlardır. Nitekim Bakara Suresi’nin 83. ayetinde mealen; “Hani bir vakitler İsrailoğulları’ndan şöylece mîsak (kesin bir söz) almıştık: Allah’dan başkasına tapmayacaksınız, ana-babaya, yakınlığı olanlara, öksüzlere ve çaresizlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzellikle söz söyleyecek, namazı kılacak, zekatı vereceksiniz. Sonra çok azınız müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz.” Yunus Suresi’nin 87. ayetinde de “Biz de Musa ve kardeşlerine….. evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın ve namazınızı da dosdoğru kılın, Ey Musa! Müminleri müjdele diye vahyettik”, İbrahim Suresi’nin 37. ayetinde “Ey Rabbimiz! Ey Sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben neslimden bir kısmını senin Beyt-i Haram’ının (Kâbe’nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vadiye yerleştirdim.” Bu ayetlerden ve benzer ayetlerden anlaşıldığına göre namaz ibadeti sadece son Peygamberin ümmetine değil, önceki Peygamberlerin ümmetlerine de emrolunan bir ibadettir.

İslam’ın ilk dönemlerinde namaz sabah ve akşam olmak üzere ikişer rekattı. Namaz daha sonra miraç’ta beş vakit olarak farz kılınmıştır.(Ar’âf Suresi’nin 205. Ayetinde mealen; “Kendi nefsinde bir yakarış ve ürperiş için, pek yüksek olmayan bir sözle sabah ve akşam Rabbini an. Gafillerden olma” buyrulması, namazın başlangıçtaki durumu ile ilgilidir. Namaz farz kılınınca Cebrail (a.s.) Peygamber Efendimizi bir vadiye götürerek, orada fışkıran bir su ile önce kendi abdest almış, sonra Peygamberimiz abdest almış ve beraberce iki rekat namaz kılmışlardır. Bu sevinçle evine gelen Efendimiz, eşi Hz. Hatice’yi alarak aynı yere götürmüş ve onunla da beraberce ikişer rekat namaz kılmışlardır. Ayrıca âlimler, İsra Suresi’nin 110. ayetindeki “Namazda yüksek sesle okumak” emri de bu gizli namaz dönemi ile ilgilidir demişlerdir.

Yüce Allah imandan hemen sonra, namaz ibadetini emir buyurmuştur. Mahşer-i Kübrada Hakimlerin hakimi yaratana kul hesap verirken, hesabı ilk sorulacak ibadet de namazdır. Efendimiz (sas), “ Huzurda ilk sorlacak şey namazdır, namaz konusunda başarılı olan müminlerin diğer sorguları kolay geçer, aksi halde kul iğneden ipliğe zorlu bir sorgudan geçecektir” buyurmuştur.

Beş vakit namazın her birisi, kendisi ile kendisinden önceki namazın arasında işlenen küçük günahların affına vesile olur, yeterki insan kendisini büyük günahlardan koruyabilsin. Beş vakit namaz kılan müminin hali, günde beş defa yıkanan kişiye benzer. Nasıl ki beşdefa yıkananda maddi kir ve pastan bir şey kalmazsa, beş vakit namazı kılanda da manevi kir ve günahtan bir şey kalmaz, o kişi piru pak olur.

Namaz insanı; Allah’a yaklaştırır, şetandan uzaklaştırır. Cennete yaklaştırır, cehennemden uzaklaştırır ve Rasulullah’la kucaklaştırır.

Buluğa ermiş fertleri beş vakit namazı kılan ve Allah’a karşi mükellef oldukları diğer sorumlulukları da yerine getiren ailenin içinde barındığı ev, velev ki kıldan yapılmış çadır dahi olsa, dünyanın cennetidir. Dünya cennetinden, ahret cennetine gitmek daha kolay olurr. Onun için, namazı kılalım, aile bireylerimize de kıldıralım, dünya cennetinde yaşayalım ki, ölünce de, cennte, cennet nimelerine ve Cemalullah’ı görme bahtiyarlığına kavuşalım.

Allah cümlemize bu bahtiyarlığı nasip etsin. Bize düşen ilerki gün kutladığımız mevlid kandilini ailemizde, namaz kılma konusunda bir milat yani başlangıç kabul etmek ve buluğa ermiş bütün aile bireylerinin namaz kılmalarını ve Allah’a her konuda itaat etmelerini sağlamaktır. Bu ise huzurda onlara hesap vermekten çok daha kolay olacaktır.

Bu vesile ile saygı değer okuyucularımın geşmiş Mevlid kandillerini tebrik ediyor, kandilin her türlü hayırların fethine ve her türlü şerlerin de define vesile olmasını niyaz ediyorum.

Selam, saygı ve dua ile.